Yeniden merhabalar herkesler, çok azımızın sahip çıktığı pek çoğumuzun bilinçsizce kirlettiği dünyamız. Aslında ne kadar güzel bir çehresi, şemaili var değil mi? Ilık bir okyanus maviliğinde kimi yeri esmer, kimi yeri sarışın bir toprak parçası ve yeşilin her tonunu gördüğümüz kimisi kıvırcık (Türkiye) :) kimisi dikenli,(Almanya) :) kimisi dalgalı saçları ile örtünür.(İrlanda) kimisi ise keldir (Afrika) :)) tebessümü bol bir muhabbet tadında geçsin istediğim yazılarımı mazur görün çünkü o kadar kirli ve kötü yaşanan olaylar varken dünyada belki de en iyi seçenektir gülmek. Evet çaylar hazırsa ilk yudumdan önce gelen Besmele ile başlıyoruz yazımıza...
Kendimce baktığımda, aslında mimarlık ne kadar alından, her bir akımın bir tarafa sürüklediği sürekli ve kısa sürelerde değişebilen bir meslektir aslında. Bu konuda ne demek istediğimi aslında mimarlığın kronolojisini incelediğinizde yada varsa aramızda bilen usta mimar büyüklerimiz anlayacaklardır. Mimarlığın en antik tarihinden günümüze kadar pek çok kez değişmiştir. gelişmiştir ve değişecektir de fakat özellikle milenyum yılı denilen 2000'li yıllardan sonra mimarlık mesleğinin, eğitiminin ve tasarımın gelişmesinde çevre faktörü tarihinde belki de hiç olmadığı kadar önem kazandı. Peki, nedir bu çevre faktörü... neden bu kadar etkilenmiştir'i konuşalım istiyorum. Özellikle bu konuda biz mimarlar ve halkların bir suçu yok aslında. bu etkilenmenin ve değişimin asıl sebebi bugüne kadar olduğu her zaman kendi çıkarlarını düşünen devletler ve onların bencil politikaları olmuştur. Bilimi geliştirmek isterken düşünmeden yapılan doğa harcamaları. Galaksi maceraları, insanların dilindeki ''Ozon tabakası delindi'' denilen aslında mantıksal ve bilimsel olan bir yanlış algılama. söz konusu bunu da burada düzeltmek istiyorum. Arkadaşlar ozon tabakası delinmez sadece incelir. eğer ozon tabakası delinse idi şu an bunları konuşuyor olmazdık. her ne ise bütün bu etkenlerden sonra doğayı koruyabilmek, en azından gelecek nesile miras bırakabilmek adına bu etkenler mimarlığı da etkiledi. Günümüzde ''Yeşil Mimarlık'' diye tercüme edilen yada ''Ekolojik Tasarım'' gibi yeni yeni dönüşümlü ve doğa destekçisi bir akım başlamış durumda. bu akım özellikle bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da mimarlığın doğa ile bütünsel bir sanat olduğunu anlarız. Kendi bakış açımdan şunu savunabilirim. ''Mimarisiz bir doğa olabilir Ama doğasız bir mimari düşünülemez.'' bu tezime karşı çıkanlar olabilir ama olaya mantıksal boyutundan baktığımızda eğer doğasız bir mimari düşünse idik, ne peyzaj mimarlığı fakültelerimiz olurdu. ne belediyelerde ayrık nizam yapılarda minimum %30 - %40 yeşil alan zorunluluğu kanunlarını eklerdik. Bugün son 10 yılda yoğunluk kazanan dünyaca ünlü projeler de görüyoruz ki Yeşil Mimarlık akımından özellikle etkilenmiş. Ben ben bugün burada ünlü bir mimar olan Frank Gehry'nin yine kendisi gibi ünlü tüzel kişilik olan günümüz internet sosyal ağ olarak tanımlanan en güçlü organı Facebook'un Amerika'nın Kaliforniya eyaleti'nin Menlo Park şehri için tasarlamış olduğu yeni ofis binası. Açıkçası maketini ve projesini görünce yüzümde bir anlık tebessüm belirmedi değil, zira çok hoş bir çalışmanın ürünü olduğu ortada.
Pojenin planında görüldüğü gibi ünlü mimar yine kendine has çizgilerini korumuş. Peki nerede bu projede Yeşil Mimarlık diyebilirsiniz bu sesleri duyar gibiyim :) hemen alt görselimize bakabilirsek
Burada ünlü mimarın ne düşündüğünü tam olarak bu açıdan görmek mümkün olacak. Özellikle bu görseli biraz yorumlamak istiyorum çünkü öyle bir bütünleşme var ki çevre ile yeşili baş tacı yapmış :) ve eminim bu projenin ne olduğunu söylemesek de bir öngörü istese idik bir kaç insandan zannediyorum çoğu ''Çocuklar için bir Oyun alanı, Ziraat Fakültesi'' gibi öngörülerde bulunurdu. Nitekim doğrudur o kadar da uzak değildir tahminler. Bu eser aynı zamanda Facebook çalışanlarının bir eğlence merkezi, yemek dünyası, kafeler, dinlenme alanları gibi pek çok sosyal merkezi de içinde barındırıyor. Zannediyorum kimin Brief'i oldu yada sayın Gehry kendisi mi böyle bir tasarım yaptı bilmiyorum ama çalışanlarının dinlenme saatlerine ve sosyal hayatlarına özen gösterdiği için Facebook'a yada sayın Zuckerberg'e, Doğayı başcı be mimari ile daha bütünsel bir tasarıma kavuşturduğu için de sayın Gehry'e teşekkür etmek gerekmez mi?
Bakü'den sevgilerle / from Baku with Love
Ziya Aslan
0 yorum:
Yorum Gönder